31 Mayıs 2012 Perşembe

Muhteşem Süleyman ve İzmirli Cariyeleri :D

Dizi hakkında tahlil ve analiz yapmıcam merak etme o kadar sıkıcı diilim. Ben çok daha keyifli bişi anlatcam gel buraya :)

Doğum günü postumda bazı komik resimler vardı çocukluk(doğduğumuz günden beri arkadaşız bu arada :D) arkadaşlarım ile. Belki bizim nie öle salak saçma pozlar verdiğimizi anlıyamadınız bile. Bizim bir evveliyatımız var; biz hiç bi zaman düzgün resim çekilmeyi beceremedik ki bu grupla :D Söz verdiğim gibi albümleri kurcalarken bunlara da rastladım topluca aradan çıksın dedim :)

Sene 2004, İstanbuldayız ablamla. Aliye dizisinin başlarıydı.

Birgün İstiklal Caddesinde oturduk halamın oğlunu beklioz gelip bizi ordan alması için. Tabi masada ağlak zırlak durumlar vardı biz dert dinlioz hayattan kopmuşuz o ara. Mekan 3 oda 1 salon gibi bir cafeydi. Biz bi odada oturuyoruz ve sohbete dalmışız. Yanımızdan biri geçti lavaboya doğru. Ablam kafayı çevirip aa Aliye'nin kocası dio; hele kıroluğuna :D dönüşte durdurup resim çekilebilir miyiz? dedi ablam. Önce bi suratımıza bakıp bi düşünüp "neden olmasın" dedi çekildik. O zamanlar tabi dijitaller yok pozlu makine ile ne çekildiğimizi bile bilmeden bi poz verdik, pozun yanma ihtimaline karşı bi tane daha çekilebilir miyiz dedik "yansa bu da yanardı ama tamam olsun bakalım" diip bi kez daha poz vermişti bizimle :) sesi çok güzeldi; aynı tvde duyduğumuz gibi tok ve ciddi bir sesi vardı. Yanında gülmeniz çok mümkün diil türden bir ses :D

Tabi biz cafeden çıkana kadar arada gözetliyoruz kimlen gelmiş acaba die. Yanında o dönem Aliye dizisindeki kız kardeşi rolündeki kıvırcık saçlı kız vardı. O dönem o kızla çıkıyordu galiba. Belkide bize poz verirken ki endişesinin sebebi buydu bizim paparazzi ruhlu olduğumuzu anlamıştı :D

Bak bak eli neremde, nasıl sarılmış bana :D
Tşkler Halit Ergenç bizle resim çekildiğin için. Bak kızma yıllar sonra bu resmi böle patlattım die :D valla dedikodu yapmadım sadece o kızla gördüğümü söledim o kadar.
Aynı gün alışveriş yapcaz die gezinirken tesadüfen bir hediyelik eşya dükkanına girmiştik. O dükkanın sahibi de bu çocuk çıkmıştı. Adını hala bilmiyorum. Ben ona, Kaygısızlar dizisindeki Kültigin'in adamı diyorum :D


Çocukta bir boy var maşallah bacak boyu benim boyum kadardı :D
Aynı kadraja girebilmek için dizlerini kırıp çökmüştü :D
Bu nedenle resimde bir orantısızlık var; benim belim onun belinden yüksekte duruyo:D ben o kadar uzun diilim o çöktüğü için bende selvi gibi çıktım :D
Neyse gelelim artık bizim asıl komik karelere; çocukluk anılarına..
Ablam, 1:) ve ben üçüz gibi hello kittyli pijamaları giyip, elimize hangi aklın ürünü olduğunu anlıyamadığım bi şekilde halen odamda kullanmakta olduğum, karanlık gecelerimin yoldaşı gece lambamı alıp poz vermişiz :D
Şimdi anladınız mı doğumgünümde elimdeki ördekli sürahiyi nie öle tutmuşum ve Birgül de nie o ördek gibi durmaya çalışmış :D
Biz düzgün poz vermeyi hakkaten ezelden beri beceremiyoruz:D
evelsi günkü doğumgünümden :)

Ablam evin babası rolünde; köy ağası kılıklı bir tiplemeyle..
Birgül başı örtülü olan; koca dayağı yiyen kakılmış tiplemesiyle..
Kırmızılı olan Ayten; evin kedisi rolünde.. 
Ben ve elinde tavşan olan Seçil ise evin zihinsel engelli çocukları tiplemesinde. :)


30 Mayıs 2012 Çarşamba

Eski Günlerdeki Gibi..



 Parti mekanı bu sene de ablamların ev oldu. Parti dediğime bakmayın kalkıpta göbek atmadık gayet mütevazi bir menü eşliğinde, 5 çayı kıvamında çocukluk arkadaşlarının bir araya gelişi oldu. Doğum günüm bahane ama buluşma şahaneydi. Çünkü bu grup 3-4 yıldır sadece birbirinin düğünlerinde biraraya gelebiliyordu. Sokakta sürekli karşılaşıyoruz o ayrı ama birarada uzun sohbet muhabbet olamıyordu. Ben bekarım ve hala doğup büyüdüğüm mahallede olduğum için arkadaşlarımı en çok gören(veletleri olanların anneleri baktığı için dostlarım hergün bizim mahallede oluyorlar bu nedenle onları sık görüyorum :D) hepsiyle de yakın temasta olan tek benim. Hepsi evli, çalışıyor, bazıları çocuk sahibi bu nedenle biraraya gelmek pek mümkün olmuyordu. Ben bugün gerçekten çok mutlu oldum. Eski günlerimizdeki gibi bir gündü. O günlere dair bikaç resim de eklesem bu post tam istediğim gibi olucaktı ama albümleri bulmam lazım. Sabırsızımdır  beklemeden eklemek istedim ama onları da en kısa zamanda eklicem.  Bloğumun resim arşivi çocukluk anılarımdan mahrum kalmamalı :)
Bu arada eniştem ve mahallemizin damatları bizi çekerken biz çok eğleniyor olmalıyız ki onları bir kez bile çekmemiş, unutmuşuz :D sonradan "aa siz nie hiç bi karede yoksunuz" dedim :S "olsun çekilmiş kadar olduk" dediler :D 

Çocukluk arkadaşlarımı tanıtmama gerek var mı; 1:) tanıdınız artık gelinlikçi olan, Ata bebeğin annesi :) diğeri ise Ayyyy-ten. Bizim Seçil'imiz ve Niko'muzda var ama onlar biraz daha az katılabiliyor bize. Bir de alt katımızda oturan  kuzenlerim Yeliz ve Ezgi.
Bu arada liseden dostlarım Şengül'cüm ve Çanakkaleden Duygu'cum, daireden Gülay ablam aradı saolsunlar. Benim çok az ve öz dostum vardır hayatıma insanları kolay alırım ama çok kolayda çıkarırım fakat bu saydıklarım ve bi kaç kişi daha var onlar hayatımdan hiç çıkmıycaklar. Allah herkese iyi dostluklar 
nasip etsin :)

29 Mayıs 2012 Salı

♥ 29 Mayıs 1984 ♥


İyi ki doğdummmmm, bak kazık kadar kız oldummmm die akşama kadar hoplayıp zıplayasım var :)
Nasıl olduğunu anlayamadan 28 oldum :)

Geçen sene yaşımın ilerlemesini istemiyordum ve bayanların yaşını nie sakladıklarını idrak etmiştim ama bu sene tam tersi; yeni tanıştığım benden küçük kızların beni kendilerinden küçük sanıyor oluşuna fitil oluyorum, büyüklenesim, ablalık taslayasım gelio :)

Napıyoruz; her doğum günümde yaptığım geyiği(istanbul gibi kız oluşum doğduğum günden belli) yapıyor ve bugüne kadar blogta geçen tüm doğumgünü linklerini veriyoruz :)

2007 yılı postum blogcu veritabanının dandikliği yüzünden kaybolmuş :S diğerlerini kurtardım ama:)

2008 yılı doğum günüm (blogcu)

2009 yılı doğum günüm(blogcu)

2010 yılı doğum günüm

2011 yılı doğum günüm + 2011 yılı diğer doğumgünü postu

Her yıl bir resmimi koymuşum ve günden güne değişik tiplere girmişim. Bu da en güncel ben olsun ki seneye baktığımda geçen sene böyleymişim diyeyim :)


25 Mayıs 2012 Cuma

Pizza ve Makarna Tabağı

Çeyizime bugün eklediğim pizza ve makarna tabağı :)


Hatıra Gömleği :)

Konu hırsızı oldum galiba ben bunu bikaç keredir yapıyorum; bi blogta okuduğum post o an bana ilham verip o konuda söylemeyi düşündüğüm sözler zaten varsa hadi an bu an şimdi yaz bakalım diyorum :)

Hepimizin geçmişinde hatıra defterleri olmuştur. Çocuk aklıyla yazılmış masumane defterler. Bizim birde anket defterlerimiz vardı ;adın ne, kaç yaşındasın, göz rengin ne, en çok hangi yemeği seversin, en sevdiğin artistler? hani büyünce çocuğu olursa sanki beni küçük oğluna alcak türden sorular :D

Bizim bir anket Banu'muz vardı kız çok kısa aralıklarla o anket defterini yenilerdi. Soruların yanıtlanması için defter, cevaplayan kişide yatılı kalırdı, uzun süre cevaplanmazsa anket defterimi alabilir miyim die trip yapılırdı filan :)

Bu Banu bigün bizi canımızdan bezdirmişti; daha yeni cevapladığım anketi yeni bir defter yapıp o zamanın meşhur sanatçılarının resimlerinide kesip yapıştırıp süsleyip püsleyip tekrar getirmişti  bikeresinde artık cevaplamıyoruz tüm sorulara verecek cevabımız hala aynı git soruları değiştir gel demiştik :D

Anket defteri mahallede yaygındı. Okulda ise hatıra defterleri vardı. Hatıralara çok sadığımdır sadece bu defterler diil bana verilmiş bir çöpü bile hala saklarım.

Kırmızılı ilkokul, ortadaki ortaokul, tweety'li olansa lise hatıra defterim :D
Hele benim defterlerimin komikliğine; küçük yaşta aşkı meşki çağrıştıran sevgilili filan, hele şu gözlüklü alen delon kılıklı herife ne demeli :D onlar hediye gelmişti hatırlıyorum.
Birtek lise defterim kendi zevkimin ürünü fakat şekil önemli diil içerikler benim için paha biçilemeyecek derece önemli ve değerli :)

Bu defterlerin içleri o kadar komik ki bazen gülmek için açıp bakıyorum. Hatıra defterlerinin klasik lafları vardır, hepimize yazılmıştır.

Bana bu kalbin kadar temiz defterden bir sayfa ayırdığın için tşkler, mavi önlükle başarılar, beyaz gelinlikle mutluluklar :D

Allah'ım laflara bak ya tam gülme krizine sokmalık :D
Şimdi bu temennileri bi derece algılayabiliyorum da ortaokulda yazılan şu satırları lisede sayısal bölüm okumuş olmama rağmen hala algılayamıyorum.
Bu nasıl bir kimyasal reaksiyondur ? :D

Sevgili arkadaşım bana altın defterinden gümüş  bir sayfa ayırdığın için sana çok tşk ederim.
Altın defterden gümüş sayfa nasıl çıkıyo? :D
Acaba Fulya, Allah cezanı versin bu güzelim defterin en çirkin sayfasını bana mı ayırdın demek istio acaba ama yok hayır ben herkese verirdim arzu ettikleri yere yazarlardı:D

Şaka yapıyorum ya Melek çok tatlı bir kızdı ve onu çok severdim :)

Bi kaç mani yazayım bari(ilkokuldan)
Dozer geliyor Dozer 
kaçılın yoldan ezer 
arkadaşım Fulya
Figen'den de güzel
Evet bu kız ile hala aynı sokakta oturuyoruz ondan çok daha güzel olduğum kanısındayım bende; 20 sene önce neyse durum hala aynı :D

Dolmuş geliyor dolmuş
dolmuşun rengi solmuş 
bakın Fulya doktor olmuş
hadi ordan Fulya bi bok olmadı :D

60+60=120
bana derler İzmirli hiç dinlemem kimseyi
aferin iyi mok yiyon kimseyi dinlemiyonda:D

bunu yazan çok yakınımda yarın göstereyim de o da gülsün :D

Seninle bazen kavga ettiğimiz oluyor ama ben yine de seni çok  seviyorum Bugün doğum günün değil ama ben yinede doğum gününü kutluyorum.
lan o gün doğum günüm diilse nie kutluyon :D

hayat bir vişne iç iç kişne :D

biri de varki bana hayatın dikenli tellerinde başarılar dilemiş :D

Sizi büyükler, hayatı yol mu zannediyorsunuz o üzerinde yürüdüğünüz bir tel tamam mı tel parçası öğrenin lütfen benim ilkokul arkadaşlarımdan:D

sepet sepet yumurta sakın beni unutma
unutursan küserim mektubumu keserim

ilkokulda masumane temennilerde bulunup, yer yer kıskançlıklar yapılıyorken serpildikçe kızlarımız erkekleri, aşkı öğrenmiş ve maniler bu yönde gelişmiş :D

ortaokuldan;

iplik serdim sicime
güvenme el piçine
yar üstüne yar sevmiş 
o gidiyor gücüme

Gamze erkek milletini 97 yılında öğrenmiş bense 2012 yılında filan anca  çözdüm idrak ettim ki hala erkekler konusunda tecrübe sahibi değilim :D

Gamze onlara güvenmemeyi çoktan öğrenmiş yazık bana ben salak hala güveniyorum :D e napim bir erkeğe ilk merhabayı 22 yaşında kazulet bi yaşta dersen olacağı budur; muşmula gibi bakar kalırsın :D

Benim hayattan bir çıkarımım var; ben küçükken sevgili edinen kızlara kızardım ama onlar haklıymış çünkü onlar aşna fişneyi küçük yaşta öğrenip erkek milletini çözüp yaşları evlilik çağına geldiğinde  evlendiler bense çok geç bi yaşta öğrendim bu işleri. O nedenle yaşım 28 oldu ve evlenip çoluk çocuk sahibi olmam gereken yaşta ben hala aşk meşk işlerini elime yüzüme bulaştırıyorum :D beceriksizim kabul ediyorum

kara kara kazanlar
kara yazı yazanlar 
cennet yüzü görmesin
aramızı bozanlar


dokuz tane sev 
onuncusu olmayayım
gerçekten sev
sonuncusu olmıyayım

bu nasıl bir istektir yarabbim erkeğin hayatında nasıl bir konuma sahip olmak istio ben anlamadım :D

Elma attım denize
geliyor yüze yüze
anne evi temizle 
sevdiğim geliyor bize
kız kocaya mı kaçıcan o yaşta henüz 13 yaşındasın otur dersini çalış ne bu manidar laflar :D

Kızlar kadın olmaya 
kadınlar bir enayi bulmaya
 erkekler enayi olmaya mahkumdur

ahh o enayiyi birde ben bulabilsem:D

Lisedeki paylaşımlar ise çok başka ve anlamlı çünkü çok aklı selim yaşta yazıldılar 17 yaşındaydık hepimizde.
verilen öğütler çok yerinde ve çok gerçekçi.

Benim eğitim hayatım boyunca tek geçtiğim sınıfım lise 2 ve 3 tür yani fen bölümü öğrencileridir; biz 18 kişilik bir sınıftık 11 erkek, 7 kız. Tembel ve belalı bir okulda başarılı ve düzgün öğrencilerdik. Sayısalı seçen azdı bu nedenle özel bir sınıfta okumuş gibi olduk. Öğretmenlerden özel muamale gören bir sınıftık. Hemen hemen herkes şu an bi meslek sahibi oldu. Öğretmen, hemşire, ebe, mühendis, kimyager çıktı bizim sınıftan .Hani bloğumda hep değindiğim Şengül, Duygu arada değindiğim okul birincisi Sibel işte bu sınıfın üyeleri :)

Mezun olacağımız gün hatıra defterinin yanısıra  birde bir okul gömleğimi(şu an içine sığamadığım) hatıraya dönüştürmüştüm.

Gömleğin kollarına ve yakasına çiçekler yapmıştım :)
gömleğin alt kısmını ise taş devrinden kalma gibi ne akla hizmetse zigzag kesip keçeli boya ile geçmiştim:D

Arkadaşlarıma, öğretmenlerime, müdür yardımcımzıa varana kadar imzalatmıştım.

Herkesin bir lakabı vardı ve kim ne ile anılıyorsa onu resmedip altına bişiler döktürmüştü :)

Bunlar genelde sınıfın erkekleriydi.

Kızlar herzamanki rutinden beni unutma filan şeklinde imzalarını atmışlardı :)


18 Mayıs 2001 miş :)

Oturan boğa lakaplı Gökhan kendini çizmiş :D
Cem salağı Fenerbahçe hastasıydı gömleğin heryerine Fenerbahçede oynayanların adını yazmıştı :D
Cemi kışın adliyede gördüm katiplik sınavlarında; eskisi gibi hala aptal olduğu için konuşmadım çünkü onu facebooktan(2008 yılıydı ben bu siteye sadece 3 hafta üye oldum ve hala üye değilim) bulmuş msnde görüştükten sonra salak saçma sohbetlerinden sonra silmiştim :D

Ahmet sınıfımıza Mersin'den gelmişt lise sonda  ama onu aramıza hemen katmıştık hiç yabancılık çektirmedik.
O sınıfın sanatçısıydı; gitarı vardı arada getirip sanki kumsalda gitar partisi veriyornuş gibi partiler verirdik :D

Ahmet'e gömleği karalaması için verdiğimde kendini anlatan çok süper bişi çizmişti :)
Bu arada ben çok pısırık ve sessiz bir çocuktum arkadaşlarımın önerilerinden ve hocalarımın karaladıklarından anlaşılacağı züere :D
Ahmet çok sessiz olduğumu, biraz aktif olmamı söylemiş :) ben ve sessizlik şimdi inanaması çok güç :)
o mavi karartılarda bak şimdi dikkatimi çekti ahmetin parmak izi onlar :D
Ömerle ikisi ozan gibi karşılıklı atışmalarını yazmışlardı üzerine su dökülen bölüm  ve ikisnin parmak izi var orada:D



Tarih hocamız  Emine Çoker'in benim kızımda yapmıştı ama 3-4 sene sonra sıkılıp atmıştı send atarsın dediği gömleğim 11 senedir hala elimde ;)




Biz çok düzgün çocuklardık öğretmenlerimizede değer verirdik onların masa örtüsü yok die para toplayıp masa örtüsü almıştık sınıfımızı güzelleştirmek  ve onların daha güzel bir ortamda çalışabilmeleri için.

Bu arada okulda sadece bizim sınıfımızın kapısında kilit vardı ve okul çıkışında sınıfımızı kilitleyip giderdik biz. Okul yönetimi bunun mümkün olamıycağını sölese bile hocalarımız bu sınıfın farklı olduğunu buana izin verilmesi gerektiğini söylemişlerdi.
Biz kitaplarımızı okulda bırakabiliyorduk taşımamızaagerek kalmıyordu. Bu arada sınıfın kapısına kilit vurduğumuz için okulun hizmetlileri sınıfımızı temizleyemiyorlardı ve biz sınıfça sınıfımızı temzilerdik; erkeklerin gazete ile cam sildiğini, kimilerinin sıraya çıkıp elinde toz bezi lambayı sildiğini bilirim. Ağır işleri erkekler yaopıyordu :D


Bütün sıraları deterjanlı bezlerle silerdik. Kara tahtaya kovayla su döküp yıkardık tebeşir tozundan eser kalmazdı :D

Neyse işte o masa örtüsü biz artık mezun oluyorduk öksüz gibi okulda kalamazdı o örtüyü 18 eşit parçaya kesip hepimize dağıtmıştık.Ve üzerine sınıfın oturma planını yazmıştık. Ben hala saklıyorum pencere kenarında sibelle oturuyordum :)
arkamızda bilge ile duygu :)
şu gördüğünüz bez parçasının işte böyle bir anlamı var :)

Ahh söyleyecek daha o kadar çok şey var ki bu bile size göre çok uzun oldu ama ben daha bişi anlatmadım :)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Çakır gözlü bakma bana öyle kırgın..
Biliyosun sen beni...
Elbet birgün...

Sonu içimde gizli cümlelerim var benim onunla aramda özel :)

18 Mayıs 2012 Cuma

İzmir'de yapılabilecek şeyler..

Blog okurlarımdan bir abla İzmire gelicem neler yapabilirim die sormuştu ona bu posttan ses vermiş olalım.

Bana keyif veren şeyler sizinkilerle uyuşur mu bilmiyorum ama gelince neler yapabilirsiniz elimden geldiğince anlatayım. Gerçi uyuşmak zorunda çünkü İzmirde yapılabilir şeyler konusunda benim yaptıklarımdan daha fazlası çıkmaz :)

Hey sen, şehir dışından gelen yabancı eğer ilk kez geliyorsan bu şehre;
  • Çok beğeniceğini sanmıyorum ama sen yine de kahvaltıda tazeliğini kaybetmemiş boyoz ye.
  • Kumru ye( kuş diil merak etme :D )
  • Herhangi bir pastaneden torpil ya da doyuran alabilirsin. Ben torpil çok severim mesela :)
  • Eğer sokakta aşçı şapkalı adamlar görürsen ve önlerinde koca tencereler varsa bu adamların önünde uzayan bir kuyruk görürsen o kuyruğa gir. Çünkü o adamlar lokmacı ve orada lokma dökülüyor. Sakın  aldığın lokma karşılığı para vermeye kalkışma(daha önce burayı bilmeyen birinin böle bişi yaptığını duyduğumda çok gülmüştüm :)) çünkü o hayır lokması.Lokmanı al Allah kabul etsin de geç :)
  • Tarihi Kemeraltı Çarşısını gez. Labirent gibi sokaklarında adım atmaktan, kaybolmaktan korkma sakın; ben doğma büyüme buralı olmama rağmen o sokakları hala karıştırıyorum ama önemli diil mutlaka bir caddeye çıkıcaksındır :)
  • Kemeraltında karnını doyurmak için bi dolu mekan var; muhtemelen çarşıyı gezerken yorgunluktan artık soluk almak isteyecek ve önüne denk gelen herhangi bir yere giriceksindir.
  • Kemeraltı Hisarönü'nde damla sakızlı türk kahvesi içmeyi unutma.
  • Gelmişken midye yemeni de öneririm; en temiz neresi yapar die sormayın benim midem pis(tanıdık seyyar satıcılardan da yerim ben) bana her yol midye yani :)
  • Asansör'e çık ve manzarayı seyret.
  • Konak ve Alsancak arasındaki Kordon'da yürüyüş yap, denizi seyret, çayını-kahveni yudumla.
  • Alsancakta çarşıyı gezebilirsin.
  • Benim en sevdiğim yerlerden olan İnciraltı'nı görmeni de şiddetle tavsiye ediyorum; cafe, şık restaurantlar, çay bahçeleri herkese hitap edebilecek pek çok mekan var. Gitmişken Özdilek'i de gezer çıkarsınız. Turkuaz da canlı müzik keyfi yaşayabilir Hacı'nın Yeri'nde okey dönebilirsiniz:) Denizin huzurun tadına var; haftaiçi yalnız olur İnciraltı o nedenle tadı olmaz haftasonunu tercih et.
  • İzmir merkeze uzak olan Güzelbahçe'de kahvaltı edebilirsin mesela.
  • Eğer küçük çocuğun varsa Varyant'taki(varyant Konak'a inen kıvrımlı yokuşun adı) oyun ve oyuncak müzesini gezdirebilirsin(her gün önünden geçtiğimiz müzeye henüz girmedim ama bigün ziyaret ederiz elbet)
  • Konak-Karşıyaka arası vapura bin, martılara gevrek at :)
  • Karşıyaka çarşısını gez.
  • Bornova tarafında İkea ve Forum var bir de Büyük Park, Küçük Park oralarda gezebilirsin çarşı ,sevgi yolu kıvamında yerler..
  • Balçova tarafında takılabilirsin; alışverişmerkezlerinin en bol olduğu yer.
  • Balçova'da Teleferik'e çıkabilirsin (gerçi teleferik bozuktu yapıldı mı bilmiyorum çoktandır haberim yok ve bunu bende yapmadım henüz)
  • İzmirin merkeze uzak, başlıbaşına tanıtımı yapılması gereken büyük ilçeleri var; görülesi güzel yerler ama oraları ben bile ancak ziyaret edebiliyorum buna vaktiniz olmıyabilir. Selçuk(meryemana) ,Şirince(çok sevdiğim yerlerdendir) Seferihisar ve daha pek çok yer..
  • Çeşme'yi bizim nasılsa kaçmıyor dierek hep ihmal ettim :D ve çocukluğumun geçtiği Eski Foça'yı  yıllardır görmüyorum çok özledim gidip göresim var :( 
  • Sasalı Hayvanat Bahçesi'ni gezebilirsiniz(merkeze uzak hayvanat bahçesini yeni yerinde bende henüz görmedim)
  • Eğer fuar zamanında(Ağustos sonu Eylül başı bir haftalık süreç) geliyorsan İzmir Enternasyonal Fuarını gez.
  • Benim semtim olan Buca'da ise Gölet var haftasonu güzel olur. Hancı, Mevlana, Yedigöller görülebilir güzel yerleri.
Bloğumun İzmir tanıtım kısmına bakabilirsin==>İzmir'im
Bu da blogcudaki paylaşımlarım==>İzmir'im

Sen bence onu bunu boşver gel ve akışına bırak; İzmir seni bir yerlere götürür nasılsa :)

15 Mayıs 2012 Salı

Lütfen Beni Yanlış Anla(ma)!

İnsan ilişkilerinin zaten yozlaştığı, herkesin birbirini yanlış anlamaya meyilli olduğu bir dönemde yaşıyoruz evet bu nedenle bu konuda ne zamandır genel düşüncelerimi belirtmek istiyordum. Ne yazıkki ben böyle olamıyorum hep herkesi doğru anlıyorum çünkü içimde fesatlık yok. Belki karşıda art niyet var ama ben bunu bile yok ya o yapmaz, yok o amaçla söylememiştir die iyi niyetle yorumluyorum.

Bi kere şunu söyliyim ben çok pozitif bi insanım kimse için art niyetin, fesatlığın zerresini bünyemde barındırmadığım için en ufak içinde art niyet sezdiğim bir eleştiriyi bile kabullenemiyorum. İnsanların neden patavatsız, düşünmeden konuştuklarını yada beni nie dötlerinden anladıklarını algılamaya çalışıyorum acaba ben mi kendimi anlatamıyorum yada yanlış ifade ediyorum? suçun büyük oranı bende olmalı ki karşımdaki beni anlamıyor ben insanlara "beni yanlış anladın demem" bu gereksiz cümleye benim hayatımda yer yok "ben anlatamadım galiba kusura bakma" derim hep.

Kendi art niyetinden, kalbinin fesatlığından karşısındakini aslında anlaması gereken neyse o şekil anladığı halde işine gelmeyip kendi işine geldiği şekilde anlayanların sığındığı bir liman mıdır laf sokup iyi halt etmiş gibi bir de ardından karşı atağın önünü kesmek için cümlenin sonuna "beni yanlış anlama" die eklemek? demek ki yanlış anlaşılabilecek ağır bir laf ediyorsun belliki.

Dostum anladığın ve algıladığın kadar konuş öleyse. Lafı adam gibi sok ve sonuna acizliğini belirten beni yanlış anlamayı ekleyip benim vicdani bam telime basma. Basma ki karşılığını verip bende sana lafı giydireyim.

Bir de işin "beni yanlış anladın" teranesi var.
Allah'a çok şükür akli melekelerim yerinde, içimde art niyette yok hiç meraklı diilim birilerini yanlış anlayıp kavga çıkarmaya, huzursuzluk çıkarmaya, küskünlüğe, kırgınlığa. İşte bu nedenle kimseyi mümkün olduğunca yanlış anlamıyorum karşımdaki yanlış bile olsa ben onu yine de doğru anlıyorum.

Sen bana neyi nasıl anlatıyorsan benim senin anlattığın şekil anladığımdan emin olabilirsin; bana bir daha beni yanlış anladın deme!

Çünkü sana, ben seni doğru anladım demekki sen yanlış anlattın yada anlatamadın der ve lafı geçiririm.

Benle konuşurken dikkatli ol; en az benim olduğum kadar hem de.. Bu kadar paparayı yedin ama lütfen sen de şimdi beni yanlış anlama olur mu :)

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Kemeraltı'ndan..

İzmirimle başbaşayım bu aralar; hazır onunla gülüp eğleniyorken ve bu sıra evde yemek yemeyi de unutmuşken bloğumun İzmir tanıtım kısmı da nemalansın bu durumdan.

Tarihi Kemeraltı çarşısında pek çok yemek yenilecek yer var, gezerken herhangi birine dalabilirsiniz sıkıntı yok ama benim yolum iş çıkışı hangi mekanlara düşmüş bakalım;

Doyuran
Manisa Kebap Salonu
Köfte ve iskenderden sonra bir et çeşidini daha yiyebiliyorum artık :)
Ablamların önerisi ile tattım ve sevdim. Daha önce beyti sarma mıdır nedir o ve adana kebaptı sanırım onlara da dilimi değdirmiştim ve bana çok ağır gelmişlerdi benlik tatlar diil yiyemiyorum.
Doyuran; Hisarönü'nde meşhur Manisa kebapçısı. Menüleri yok tek kebap çeşidi bu. Yanına ekstradan salata, piyaz ve tatlı olarak kemalpaşa tatlısı söyleyebilirsiniz.

Çarşı Balık
Çarşı balık ta balık halinin hemen yan tarafındaki mekan. Çarşıdaki mekanlar şık restaurant gibi beklentilerinizi karşılamaz, genelde köhne mekanlardır ama tatlarıyla meşhurdurlar. Çarşı balıkta aynen öyle..

Menülerinde sardalya tava, hamsi tava ve daha pek çok balığın tava yada ızgara halleri mevcut. İstanbul usulü ekmek arası balığı da  İzmir'e ilk onlar getirmiş valla ben onların yalancısıyım :D
Benim seçimim sardalya tavadan yana oldu ve tabiki olmazsa olmaz midye :)
Bu arada ben bizim seyyar satıcı bir midyecimiz var ondan sonra bu midyeleri pek beğenmedim ama balıkları güzel.

Hisarönü Söğüş

Beni kesseniz dilimi dahi değdirmeyeceğim bir tat. Ben yemesem de en meşhur yerinde(zaten yapan pek yer yok) buldum sizin için kıymetimi bilin valla ona göre :) İzmirliler burayı iyi bilirler. Çarşının arnavut kaldırımlı taş sokaklarında kapı önüne atılmış minik masa ve tabureler sizi karşılıyor. Ben hayvanın dilini, yanağını, beynini, dötünü başını heryerini yerim diyenlerdenseniz buyrun Hisarönü'ne. 

13 Mayıs 2012 Pazar

Ben bugüne "anneler günü" demem, ben "anne" olmadıkça

Özel günler benim için yalnız oluşumdan dolayı mıdır nedir bilmiom hala bi anlam ifade etmiyor :)

Ablamlar kahvaltıya geldi önce bizde kutlaştık daha sonra ablamın kayınvalidesinde toplaştık. Oradan da pazar pazar sayım yapmak için işe gittik; çok saolsun Sağlık Bakanlığı gözlükçülere, elinizdeki tüm numaralı gözlükleri bize bildirceksiniz die bi nane çıkarmışta-milleti isyan ettiren-onları yetiştirmeye uğraştık.

Sıradan bir gündü işte. Belki bugünün önemini bende anne olursam algılayabilirim :)

Çevremde bazı kızlar vardı; annelik vasfıyla bütünleştiremediğim (hani erkeklere kızınca size o....ular yaranır deriz ya aynı öle tipler işte), evlilik insanı olmıycağına kanaat ettiğim insan çeşitleri bile anne oldular. Ben ki evleneyim, anne olayım, evimde mutlu olayım diyen tam evlilik insanı hala bekar(Allah'ın takdiri napalım)ama hiç beklemediğim insanlar evli, mutlu(!), çocuklu.. enteresan..

Bugün benim günüm diil sizin anlıcağınız :) annemi, anneannemi her daim öperim ben, her an her dakika sevgimi gösteririm o nedenle bugün pek bir yavandı bana. Ancak anne olursam bugün benim için çok kıymetli bir gün olabilir  :)

Sizin ne suçunuz var dimi; paparayı siz yemeyin.. anne olmuş tüm bayanların günü kutlu olsun :)

Ben yine elin sümüklü çocukları ile avunacağım hadi gidin şimdi sizi anne sıfatına sokan veletlerinizi benim yerime öpün bakalım :)

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Kanaat ettim; biz(izmirliler)hakkaten manyağız :)

Organizasyon çok kötüydü filan die martaval okumıcam ama festival hakkında görüş bildirmem laızm :)
Festivale beklentisiz gittiğim, İzmir ve İzmire dair hiçbişeye zaten toz kondurmadığım  ve ilk olduğu için eksiklikler gözüme batmadı. Tüm izmirliler içinde bu böyleydi. Hiç kimse gidelim de orda boyoz kuyruğuna girelim ve verilecek bir boyozla kahvaltı edelim die düşünmemiştir zaten.

Biz zaten bi boyozla doymayızki; ben şahsen 1 gevrek, 2 boyoz götürürüm pazar kahvaltılarında :)

Herkes aç aç gelmişti e hep birlikte pazar kahvaltısı tadında bişi olucaktı sandım ama bu çok mümkün olmadı. Herkes geldiği gibi önce Kıbrıs Şehitleri'ne ve Kordondaki mekanlara kahvaltıya gitti. Sonra tekrar alana dönüldü yani tüm İzmir kahvaltısını Alsancakta yaptı gibi bişi oldu :) Mekanlar doldu taştı esnafın işine yaradı; oturacak mekan bulmakta zorluk yaşadık diyebilirim. 

Mekanlar kahvaltı yok die yeni gelen müşteriyi geri çeviriyordu o derece yani. Kahvaltıyı evde yapıp boyoza destek verrmeye gitseymişiz çok daha mantıklı olurmuş. Aç aç kahvaltı etcek yer aramazdık en azından.

Biz İzmirliler böyleyiz işte; yarın ossuruk partisi var toplanıyoruz deseler tüm İzmir her zaman olduğu gibi amaç ne olursa olsun toplanır tek yürek oluruz. :) işte, zaten bu nedenle seviyorum ya seni İzmir..

Boyoz için toplanıyoruz dediler tüm İzmir koştu gitti. Ne mi oldu ben 1 saat kadar takıldım, desteğimi verdim ve döndüm. Benden sonra bi atraksiyon da olmamıştır heralde. Herkes çimenlerde, deniz kenarında yayılmıştı temiz hava, kalabalık, kahvaltı ettik, yürüyüş yaptık biraz eğlendik döndük. Bütün İzmir buluşmuş oldu.

(ablish ve ömercik)


Bizde dağlar denizlere dik uzanır,
Kış, yaz, bahar birlikte yaşanır,
Eğer istersen kırarsan inadını, al İzmirli sana yakışır..



Ben bu festivalin çok gerekli olmadığına kanaat ettim. Seneye olsa sanırım gitmem; ilk ve son olsun yeter, tadında bırakalım güzeldi ama bu angaryayı bida yapmayalım :) hem zaten boyozumuzu millet tanısa nolucak millet bu tadı öğrense ve Allah vere bi canı çekse filan bi tarafı şişcek yani çünkü sadece izmirde var başka yerde yokki :D biz şehir dışından gelenlere kahvaltılarımızda ikram ediyor ve tanıtıyoruz bu kadarı yeterli.

Ha birde boyoz için birbirini ezen kıtlıktan çıkmış insanları haberlerde gördüm ve üzüldüm vallahi bu rezillikten ben utandım yani. Abi nedir bu 50 kuruşluk boyoz için böyle sığırlık yapılır mı? iyi ki sizi orada görmedim yani.

Festival güzeldi boyozumuzu  da tanıttık bu organizasyon fikrini ortaya atan radyoya, destek veren evet onayını veren belediyemize ve yumurta, peynir,çay vs. için sponsor olan firmalara da tşk ediyorum. Gerçekten değişik ve iyi oldu ama bu kadarla kalmalı dahası olmamalı yani düşünüyorum seneye olsa farklı daha ne yapılabilir die ama bu seferde boyoz pişirme yarışması filan mı olucak :D ben öğrenirim artık boyoz yapmayı hamuru kafamın tepesinde çevirttire çevirttiree açarım artık :D hey Allah'ım hiç gülesim yoktu.

Festival bahane buluşma şahaneydi, güzel bir pazardı hepsi o kadar :)

Kordonda yürüyüş yaparken kıyıya vuran balıkları kurtarmak istedim; şu basamağa ineyim dedim( bi akıllı benim ya) yosunlar kaygan olduğu için denize kayıyordum balıklarla birlikte beni de kurtarmak gerekicekti:D bugün bu blogta balıkları kurtarayım derken denize kayıp düşen aptal kızın hikayesini de okuyo olabilirdiniz :D



6 Mayıs 2012 Pazar

Hıdırellez

İçimde dolup taşan bi neşe var bugün :) yorgunluktan ölüyor, ayaklarım çok acıyor, gözlerimden uyku  akıyor olmasına rağmen bir elimde makas, bi elimde dergiler dilek kestim, diledim. Dilemeseydim  seneye kadar içim rahat etmezdi dileksiz koca bir yıl geçirdim die ; sanki hayallerim gerçekleşmicekmiş gibi üzülürdüm :)
Bu aralar yazmaya büyük isteğim var fakat vaktim yok. Üzgünüm ilk kez bu denli dandik, anlık ve bi amaca hizmet etmeyen bi post yazıyorum. Bol resimli adamakıllı postlar hazırlamak istiyorum ama rahata erince artık :) dün size Asansör'ü tanıtıcaktım ama ilk defa-unutkanlık denen şeyi yaşamazdım ben hiç-fotoğraf makinemi evde unuttuğumu gördüm. Çantamdan nasıl çıktıysa onu bile hatırlamıyorum. Yoğunluktan dolayı ne vaktim kaldı ne aklım :) aaa bak şimdi aklıma geldi iyi makinenin şarjı olmıyabilir bari unutmadan takıyım çünkü yarın lazım olabilir :) 
Neyse çok uykum var anlık yazılar bana göre diil ama oldu bikerelik napalım artık 

Ben yatar çünkü yarın festival bizi bekler erken kalkmam lazım:)

Bak postu yayınladıktan sonra çok daha önemli bişi daha unuttuğumu farkettim;  ben bu akşamki aç karnına içmem gereken demir hapımı da içmemişim bu kadar düzen sahibi ve dikkatli biri tüm bunları nasıl unutur anlamıyorum :S

2 Mayıs 2012 Çarşamba

İzmir 1. Boyoz Festivali


Artık boyozumuzunda bir festivali olacağını öğrendiğimde çok sevinmiştim ve bir aydır bugünü bekliyordum :) Postu bilerek erteledim çünkü büyük buluşmaya yakın bi tarihte yazayım ki hatırlatıcı nitelikte olsun dedim :)
Allah bir mani vermezse ve festivale gideceğim yoldaşlarım(ablam ve eniştem) dötlük yapmazsa kesinlikle orada olucaz :) 

Nasıl geçicek acaba çok merak ediyorum. İlk olduğu için bi hazırlık yapmadan gidicez bakalım yaşayıp öğrencez :) zaten boyozlar ve yumurtalar festival kapsamında dağıtılcakmış bir de çay sanırım.

Hım boyoz ne derseniz?

Birgün İstanbul'da bir pazarda gezinirken boyoza benzetipte bak birde sadece izmir'de satılıyor derler, işte burda da buldum diyip aldığım fakat boyozla alakası olmıyan bişi yedikten sonra evet len bu sahiden sadece İzmirimin bir lezzeti dediğim, bana evimi ve memleketimi özlettiren yiyecek.

Bülent Ersoy'un hiç üşenmeyip  kahvaltıya, uçakla İstanbul'a yetiştirttiği tat.

Boyozun ne kadar lezzetli ve sadece bize has oluşu sanırım anlaşıldı :)

Bu da festival tanıtımından;

Festivalde neler mi var ?
30 bin boyoz ,5 bin haşlanmış yumurta, çay ,müzik, çimlerin üzerinde pazar kahvaltısı sonrasında gazete okuma ve türk kahvesi keyfi...
Yer : Alsancak Vapur İskelesi önü
Tarih : 6 mayıs pazar sabahı ....
Saat : 11 :00 -15: 00 arası
Ayrıca festivalde boyoz yeme yarışıda yapılacaktır...
Bu festivaldeki amaç boyozu tanıtmak hak ettiği  değeri alması ve boyozu markalaştırmak..




Boyoz nedir ?
Boyoz, İzmir'e özgü ve İzmir damak tadı ile özdeşleşmiş, Türkiye'nin başka yerlerinde, çoğu kez, ya sadece ismi bilinen ya da ismi bile bilinmeyen,yağlı un da denen özgün bir hamurişidir. Başka yerde bulunmadığı veya hakikisi yapılmadığı için, boyozun gurbetteki İzmirliler için özel bir anlamı vardır.

Boyozu İzmir mutfağında 1492 sonrasında İspanya'dan kovularak İzmir'e yerleşen Sefarad Yahudi toplumunun kazandırdığı konusunda bütün kaynaklar hemfikirdir. Yine İspanyol kültürünün uzantıları olan Arjantin, Şili, Peru, Meksika gibi ülkelerde de, özellikle Sefarad kökenli nüfus grupları arasında ve özellikle peynirli ve ıspanaklı türleri sıklıkla hazırlanmakla ve beğeni ile tüketilmektedir.

Boyozun ilk çıkışını atık hamur malzemesinin değerlendirilmesine bağlayan kaynaklar bulunmaktadır. Boyoz ismi de, neredeyse kesin surette, İspanyolca "bollos" (bohça) kelimesinden türemiştir. İzmir dışında hiçbir şehirde ticari olarak piyasaya sunulmadığından İzmir’in böreği olmuştur. Rivayete göre, İzmir'de boyozun en iyisini Boyozcu Avram Usta yapmış, o öldükten sonra İzmir'de boyozlar "Avram Usta’nın boyozu" adı altında satılmıştır. Avram Usta'nın devrettiği geleneği günümüzde Alsancak Dostlar Fırını'nın sahibi Halim Usta ve başka ustalar yaşatmaktadır.Karşıyaka'da ise sabahları rağbet gören Atakent Cafe Blue önündeki Börekçi Dayı'dır.

Erdem Usta'nın tarifine göre, öncelikle hamur yoğrulup top şeklinde 2-3 saat tavada dinlendirilir. Daha sonra elle tabak genişliğinde açılıp bir süre daha dinlendirilen hamur, daha sonra yine elle sallanır ve tekrar açılır ve rulo yapılıp 1-2 saat daha dinlendirilir. Kulak memesi kıvamında kopma noktasına geldiğinde tavalara sıralanır ve küçük toplar halinde kesilerek yarım saat ile bir saat arasında nebati yağ içinde bekletilir. Çok yüksek ateşte tepsi ile fırınlanmadan önce kat kat, ipince açılmış olan milföy yufkanın arasına içlik malzemesi (peynir, ıspanak vs.) de konulabilirse de, hakiki boyoz sade olur. Hamurun özelliği un, çiçek yağı ve tahin karışımı ve tuzlu olmasıdır. 


NOT:Boyoz tarifi verilmiş ama bu evde yapılabilir bişi diil ve evde boyoz yapanını ne duydum ne gördüm :) siz hazır alıp yiyin hakkını verin bu yiyeceğin.

Düzeltme(7 Mayıs 2012): Festival oldu bitti ve festivalden görüntüleri görmek için tıklayın.